Kıtaların kalbi olan Anadolu’yu hem Doğu hem de batı dünyası tarif ederken köprü olduğundan ve birçok uygarlığın gelip geçtiğinden bahsederler. Özellikle XVIII. XIX ve XX. Yüzyıl tarihsel bakışını belirleyen İngiltere, Fransa daha sonraları Almanya ve Rusya arkeolojik, filolojik verileri Batıya özgü kurallarla açıklama yoluna gitmişlerdir. Bu yaklaşım köken bulma yarışını da hızlandırmıştır. Anadolu’yu nerdeyse tamamen Hint-Avrupa tezinin merkezi haline getirip Yunan halkını Greklerin devamı ve Anadolu halklarını da Greklerin kökeni gibi gösterme konusunda yoğun bir çaba harcamışlardır.
Ötüken'in bulunduğu bölge ise 4000 metre civarındadır. İşte böyle bir ortamda kurduğunuz düzen, sürekli gelişen bir teşkilatçılığı, sağlam bir orduyu, adaletli bir hukuk sistemini, sağlam bir sosyal yapıyı, güçlü bir ekonomiyi, akla uygun bir inancı, kıvrak bir zekâyı ve hayranlık uyandıracak bir sanatı gerektirir. Çin kaynaklarının aksine bazı Sanat tarihçileri edindikleri bulgular neticesinde, Türklerin anayurdu olarak Kuzeybatı Asya sahasını önermektedir. Kültür tarihçileri, Altay-Kırgız bozkır sahasını veya Baykal Gölünün güneybatısını göstermektedir.